Cüneyt Arkın dükkanı
Üye girişi Üye olSiteye Üye Ol Arkın MarketArkın Market Detaylarım  

Cüney Arkın / Google Arama Motoru

Geri Dön

Cüneyt Arkın Basın Takip

(Halit Refiğ anlatıyor) - 'Cüneyt Arkın benzersiz bir sinema oyuncusudur'
1963 yazında, Eskişehir 1. Hava Üssü'nde jet savaş pilotlarının yaşamı ile ilgili Şafak Bekçileri adlı filmi çekiyordum. Filmdeki rollerin bir kısmını, kumandanlarının da onayı ile subayların bizzat kendisi canlandırıyordu.

Çalışmalarımızı ilgi ile takip eden genç subaylar arasında biri özellikle dikkatimi çekmişti. Son derece düzgün bir fizyonomisi vardı. Subay kıyafeti de kendisine çok yakışıyordu. Bu genç subay Hava Kuvvetlerinde doktor olarak yedek subaylığını yapan teğmen Fahrettin CürekUbatur idi. Filmdeki rollerden birini ona oynatmayı teklif ettim. Kabul etti. Ama şartlar bunun
gerçekleşmesine imkan vermedi. Şafak Bekçileri öylece tamamlandı.

1963 sonbaharında da Gurbet Kuşları filminin çekimlerine hazırlanıyordum. Birgün Şişli'deki evimin kapısı çalındı. Karşımda yakışıklı bir adam vardı. Sivil kıyafetler içinde bir an Dr. Fahrettin Cüreklibatur'u hatırlamakta zorluk çektim. Askerlik hizmeti bitmiş, terhis olmuştu. O zaman şartlar uygun olmadığı için Şafak Bekçileri'nde oyna yamadığını ifade etti. Ama şimdi bir engel kalmamıştı, benim yapacağım bir filmde artık oynayabileceğini söyledi. Aramızda böyle bir bağ kurulduğuna göre bir deneme yapalım dedik. Ve Gurbet Kuşları'ndaki rollerden birini ona verdim. Gurbet Kuşları'nın yapımcısı, aynı zamanda bir sinema dergisi de yayınlamakta olan Recep Ekicigil idi. Cüneyt Gökçer'in Cüneyt'ini, kitapçı Ramazan Arkın'ın Arkın'ını alarak ona Cüneyt Arkın adını taktılar. Ellerindeki dergi vasıtası ile tanınması için çok da gayret ettiler.

Gurbet Kuşları'nın finalindeki dam sahnesinin çekimi sırasında Cüneyt Arkın'ın hareketli sahneler için olağanüstü bir yatkınlığı olduğunu farkettim. Macera filmleri yapan bazı meslektaşlarıma, ondan bu yolda yararlanmalarını tavsiye ettim. Ama o sıralar çok gözde bir yıldız olan Göksel Arsoy’a bir rakip arandığı için, Cüneyt Arkın’ı başlangıçta, meşhur kadın oyuncularının karşısında romantik rollerde kullandılar. Cüneyt Arkın'ın sinemadaki ilk yılları sırasında yaptığım filmlerden İstanbul'un Kızları'nda, konunun sınırlı imkanları içersinde onun fizik hareket özelliğinden yararlanmaya çalıştım. Haremde Dört Kadın ile Kırık Hayatlar' da kendisini çok rahat hissedeceği, biri jöntürk hareketine karışan, öbürü evlilik dışı ilişki kuran iki ayrı doktor karakteri oynattım.

Bu çalışmalardan sonra Cüneyt Arkın kendi kendini yaratmaya girişti. İstanbul'u ziyaret eden yabancı sirklerde çalışarak akrobatik yeteneklerini geliştirdi. Burada kazandığı becerileri Malkoçoğlu tarzı, kılıçlı, kavgalı, atlı, atlamalı filmlerde değerlendirdi. Bu tarzın içinde olağanüstü başarı kazandı. Kısa zamanda özellikle İran'dan başlayarak ünü yurtdışına da yayıldı. 1970 yılında İranlılarla ortak bir yapım olan Adsız Cengaver'in çekimi için yeniden biraraya geldiğimizde Cüneyt Arkın Türkiye'nin en popüler oyuncusu haline gelmişti. Adsız Cengaver'in teknik işlemleri Londra'da Rank stüdyolarında yapılmıştı. Filmi seyreden İngilizler Cüneyt Arkın'ı atletik kabiliyetleri ve yakışıklılığı ile Burt Lancaster' dan bu yana en önemli sinema kişiliği olduğunu belirttiler. Adsız Cengaver'in İran'daki gösterimleri için Tahran'a davet edildiğimde şehrin en önemli beş sinemasında Cüneyt Arkın'ın beş ayrı fiImi oynamaktaydı.

Cüneyt Arkın'a özellikle İtalyan sinemacılar çok ilgi gösterdiler. Onu John Arkin adıyla dünya sinema piyasasına lanse etmeye çalıştılar.Ama Cüneyt Arkın dış piyasalar için kendisinden beklenen gayreti göstermedi. Dil meselesini halletmedi. İngilizceyi kusursuz konuşmak için ciddi bir çalışmaya girmedi. Türkiye’deki yeri ona yeterli geliyordu.

Cüneyt Arkın ile son çalışmamız Show TV için yaptığım Zirvedekiler adlı 18 bölümlük TV dizisi oldu. Cüneyt Arkın'ın bu dizide çizdiği kompozisyon, bir erkek oyuncudan bugüne kadar elde edebildiğim en üst seviyede bir dramatik performans oldu. Cüneyt Arkın benim için değeri ancak john Wayne, Burt Lancaster, Toshiro Mifune ve Alain Delon ile kıyaslanabilecek, Türk sinema tarihini en önemli ve başka benzeri bulunmayan bir "sinema" oyuncusudur.