Cüneyt Arkın dükkanı
Üye girişi Üye olSiteye Üye Ol Arkın MarketArkın Market Detaylarım  

Cüney Arkın / Google Arama Motoru

Geri Dön

Cüneyt Arkın Basın Takip

Unutmayın dünyayı kurtaran bir adamınız var!

Türkiye’nin sinemadaki kahramanı kim dersek herhalde herkes Cüneyt Arkın der. Ama Arkın “Biz yaşlandık kahramanlık bitti” diyor. Türk sinemasının televizyon dizilerinden çok kötü etkilendiğini söyleyen efsane isim, küçük ekrandan kahraman karakterler değil daha çok imaj peşinde koşan oyuncular çıktığını söylüyor. “Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu” filmini çekmeden önce çok düşündüğünü, mirasına ihanet mi ediyorum diye kendisine sorduğunu, fakat sonunda çekilmesine karar verdiğini anlatıyor.

Tarihi filmleri sizle tanıdık. Hollywood’da son dönemlerde bu tür filmlere çok rağbet var. Bu ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?

Hollywood bu tarz filmlere döndü. Çünkü tarih bilinci çok önemli bir millet adına. Tarih bilinci gelişmiş her millet kendini tüm kötülüklerden kurtarabilir. Tarih bilinci olan insan kendini bilir, değerini bilir. Onların aslında yapmak istediği bu değil. Hayat çok sıkıcı bir hale geldi. İnsanlar beton yığınları içerisinde yaşıyor. Tarihi filmlerde bir hayal ufku açılıyor onlara. Bu hayattan kurtuluyorlar. Tarihi güzelliğin içerisinde bir macera yaşıyorlar. O yüzden o filmler çok tutmaya başladı.

Peki Türk Sineması bu konuda ne yapıyor?

Türkiye uyuyor. Ben o tarihi filmlerimi biraz bilinçli yaptım. Nereye gitsem herkesin söylediği “O filmleri izlediğimiz zaman tarihimizi canlı yaşıyoruz” oldu. Ama bizde bu yapılmıyor. İnsanlar tarihten kopmamalı. Bizim tarihimiz çok muhteşem. Baktığımız zaman Türk milleti hiç bir zaman sömürge olmamış. Şu günler hariç. Sömürgeleştirilmemiş de. Batı gelişmekte olan ülkelere gitmiş, “Siz çok gerisiniz sizi geliştirmeliyiz” diyerek, bütün kaynaklarını kullanmışlar ve insanlarını da köle diye satmışlar. Bugün benim Türk gençliğim Batı’nın bu tarihini bilse, hangi ülkeler karşısında diz çöktüğümüzü anlayacak.

Aslında buradan çıkınca kendi sinema dilimizi oluşturmakta sorun var.

Mesela “Battal Gazi Destanı”, “Köroğlu Destanı”. Bunlar destandır. Anadolu halkının binlerce yıllık bir destanı vardır. Osmanlı’nın bütün kahrını onlar çekmiş. Bunların menkıbeleri, destanları, masalları, türküleri, atışmaları var. Hiç değilse onlar yapılsa. Batı’daki kahramanlar, ideolojik kahramanlar. Süpermen öyledir. Amerika güçlüdür, bencildir onu anlatıyor. Ama bizimkiler halkın içinden çıkmış halk kahramanlarıdır. Batı’nın da çok şaşırdığı şey bu. Batı, “Türkler’de şövalye yoktur” der. Şövalye zengindir, asildir, yardım eder. Benim Köroğlum ne oluyor peki? Ondan bin kat daha şövalyedir. Bizim hiç değilse bu destanları masallarla ilgili bir şeyler yapmamız lazım. Ama Keloğlan’ı, Keloğlan gibi çekmemiz lazım.

“Dünya’yı Kurtaran Adamın Oğlu çekildikten yıllar sonra trash film türünde Amerika’da gösterilmiş ve beğenilmiş bir film.

Batı 1990’dan beri “trash” film diyor. Biz 82’de yaptık. Hata ve noksanlıklar olabiliyor ama seyirci buna gülüyor. Aslında bu filmler insanlar gülsün diye yapılmıyor. Büyük bir inançla yapılıyor. Trash filmler çıktıktan sonra bununla ilgili kitap yazan isimler “Dünyanın en büyük saçmalığı ama muhteşem” diyor. Biz 82’de yaptık, Batı 90’da sonra yapmaya başladı.

Bu yaptığınız filmde kendinize göndermeleriniz var. Bu da sizin sanatçı olgunluğunuzdan kaynaklanıyor. Neler hissettiniz bu filmde?

Biz üç senedir bu işle uğraşıyoruz. Sinemanın bir canlılık kazanması lazım. 50’ye yaklaştı bir senede çekilen film sayısı. Kötü de yapılabilir. Kimse ben kötü film yapacağım diye başlamaz ama kimse de en mükemmelini yapamaz. İnsanlarda zihinsel bir kıpırdama oluyor. Cüneyt Arkın olunca biraz vefa ve duygu karışıyor. Özellikle ben zihinsel hareketliliğe önem veriyorum. Çünkü millet uyumaya başladı. Bir şey yapılıyorsa önceki yapılanalar onun kaynağı oluyor iyi veya kötü. “Dünyayı Kurtaran Adam” benim baba mirasım. Benim onu en iyi şekilde bırakmam gerekiyor. İstismar edilebilir miydi, talan edilebilir miydi aklıma gelmedi değil. Birileri ondan yararlanabilir miydi? Patron olarak söylemiyorum. Benim bir web sitem var. “www.cuneytarkin.com.tr”, bana buradan binlerce mail geldi. “Keşke bu filmi çekmeseydiniz” diye.

Peki filmden memnun musunuz?

Ben hem sinemadan anlayan biri olarak, hem de halk olarak bakıyorum o filme. Ben halk olarak o filme giderim. Noksanlar yok mu? Var. O da seyirciye bağlı. Gala’da dört salonda gösterildi film. Bir salon güldü, biri gülmedi. Kimi eksikleri fark etti, kimi etmedi. Toplum topluluklara bölünmüş Türkiye’de. Sulu olmasın diye titizlik gösterdim. Seyirci olarak izlerim. Ama çok mu reklam yapıldı nedir… İnsanların beklentisi çok yüksek. Yüksek olunca da hayal kırıklığı oluyor.

Yeşilçam zamanında Türk sinema oyuncusu vardı. Şimdi bu kavram çok bulanık. Ya tiyatroda meşhur olup geliyorlar, ya da dizilerden. Bunun sebebi sizce nedir ve getirisi ne?

Maalesef Türk sineması öldü. 70 milyona, yılda 50 tane film. Ama gençler kimsenin girişemediği işleri yapıyorlar. Mesela “Takva”, “Sınav”, “Cennet’i Beklerken”… Türk sineması bitti. Neden bitti? Çünkü ne kadar film üretirsen üret sinema salonu kalmadı. Bizim eskiden neredeyse 4 bine yakın sinemamız vardı. Bunun bir tanesi 5-6 bin kişilik yazlık sinemaydı. Sinemaya başladığım zaman 30-35 milyondu Türkiye’nin nüfusu. 10 milyon insan izlerdi bir filmi. Türk sinemasının harika bir yanı vardı. Özellikle karakter oyuncuları, bakkal, muhtar, kasap, bunları çok iyi işlerdi. Komşuluk, alçakgönüllülük, yardımlaşma gibi değerler filmlerde işlenirdi. Bu değerlerle toplum bir arada kalırdı. Ve haftada en az bir sinemaya giderdi. Sinema, Türk değerlerini çok sağlam tutmuş ve toplumda ayrışma yok. Baba Bush bunu çok iyi fark etti, “Her yerde Hollywood filmleri oynayacak” dedi. Bizim filmler oynamaz hale geldi. Ulusallaşamadan gitti. Şimdi Türk sinemasında hepimiz yaşlandık. O çok farklı bir şeydi. Adam gelip sarılıyor bana diyor ki “Abi doğduğumdan beri ben senin filmlerini izliyorum, ailemden birisin”. Bizde bir kahramanlık vardı. Türk insanının kahramana aşkı büyüktür. Bir de biz kahramanları döneme göre çıkardık. “Dünya’yı Kurtaran Adam” 80’lerde oldu mesela. Seyirci kendi kahramanlığını sende yaşıyorsa sen aileden birisin. Televizyonda onu yakalayamıyorlar. Koca perdede atın üzerinde tek başıma ben vardım. Atın üzerinden uçarken baktığında Cüneyt Arkın’ın yüzünü görüyorsun. O kahramanlıktır. Dizilerin konuları oyuncuları kahraman yapmıyor. Çoğu da imaj. Biz yaşlandık kahraman kalmadı. İkincisi de bizim seyirci ile olan sihri yakalayamazlar. Perdeler küçük, hikayeleri kahramanlık değil.

Peki bunun çözümü nedir. Türk sinemasının kendi yıldızını yaratamaması Türk sinemasının tıkanmasına sebep olur.

Biz o kadar zorluklar yaşadık ki. Sansür diye bir bela vardı. Şimdi neler çıktı. Asker komedisi çekiyorlar. Demek bir özgürlük var. Maddi sıkıntı vardı. “Dünyayı Kurtaran Adam” sansür sıkıntısından kurtulmak için ve en ucuza etkili bir film yapma dürtüsünden çıktı. Bütün bunlara karşı Türk sineması dayandı, tıkanmadı. Bakıyorum ne kadar tutan dizi varsa Türk sinemasında onun etkileri var. Benim zamanımda çok okuyan insan yoktu ama bir toplum bilinci vardı. O yüzden çok zenginleştirdiler sinemayı.

“Dünya’yı Kurtaran Adam’ın Oğlu” filmini Kartal Tibet yönetti. Bir takım olaylar yaşandı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Sert davranmış diyorlar sette. Ben öyle bir şey görmedim. Kartal biraz serttir ama aldığı sorumluluğu düşününce ben de olsam belki öyle olurdum. Ben de yönetmenlik yaptım. Disiplin kurmak adına bütün yönetmenler serttir. Ama kaba değildir. Böyle bir filme girdi. Başaracak mı, başaramayacak mı? Hayatımın filmi diyor bu film için. O gerginlik onu böyle yapmış olabilir. Ama bu aile işidir. Biz aileyiz orada olup bitenin aramızda kalması lazım. Bana bir gün bir sözleşme verdiler. Sette olup bitenleri dışarıda anlatmayacaksın diye bir madde vardı. Dedim bu sanatçıya hakarettir. Zaten sen bir işe girdiğin zaman o işin sahibi oluyorsun. Sette bir aile gibi oluyorsun. Ekip ruhu oluyor. Bir sanatçı nasıl yapar bunu. Bizim zamanımızda yönetmenler ayaktayken oturmazdık, yanlarında sigara içmezdik. O konuşmadan konuşmazdık. Demek bazı şeyler bozuluyor zamanla.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Ben star okuyucularına yürekten teşekkür diliyorum. Onlara güzellikler ve huzur diliyorum. Unutmasınların onların Türkiye’de Dünya’yı Kurtaran bir adamları var.


http://www.stargazete.com/starextra/index.asp?haberID=43706